Anayasa Yargısında İptal Kararlarının Geriye Yürümesinin Anlamı ve Anayasa Konseyinin Kararlarından Seçme Örnekler

Diego Rivera – The Alarm Clock

Anayasa yargısında iptal kararlarının zamansal etkileri, bu normun uygulandığı ve uygulanmakta olduğu vakalar göz önüne alındığında oldukça geniş bir yelpazeye yayılabilir. Ancak temel bir çerçeve çizmek istersek, zamansal etkileri iki başlık altında sınıflandırılabiliriz.

Ex-tunc etki, hukuka aykırı bir normun esasında bir norm olmadığı ve hukuka aykırılık bir yargı kararı ile tespit edildiğinde, bu norma bağlı olan işlemlerin de geriye dönük olarak ortadan kalkacağı kurgusuna dayanır[1]. Dolayısıyla anayasaya aykırı olan bir norm, anayasa ile çatıştığı ölçüde hukuk dünyasında hiçbir zaman geçerlilik kazanamamıştır[2].  Anayasa yargısında ex-tunc etkinin kabul edilmesi, hukuki güvenliğin; “hukuki ilişkilerin istikrarı” ilkesinin aleyhine de olsa, “hukukiliğin” önem kazandığı bir anlayışın ürünüdür[3].

Ex-nunc etkinin kabul edildiği bir yargı sisteminde ise hukuka aykırı olduğu tespit edilen norm, aykırılığın tespit edildiği anda geçerliliğini yitirir, ancak iptal kararına kadar bu norma bağlı kalınarak yapılan işlemler geçerli kabul edilir[4]. Bu etkinin kabul edildiği bir sistemde, “hukuki güvenlik” ilkesi ağır basar[5].

Bu iki temel ayrımın dışında ayrıca iptal kararının ne zaman yürürlüğe gireceği hususunda anayasa yargıcının takdir hakkı da olabilir. Bir başka ifade ile ister bir yargı sisteminde iptal kararının ex-tunc; isterse ex-nunc etki doğuracağı kabul edilmiş olsun, anayasa yargıcı, iptal kararının “derhal” hüküm doğurmasına karar verebileceği gibi normun iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuk boşluğunda, yasayıcının gereken kanunu hazırlayabilmesi için bu kararın yürürlüğe gireceği anı ileri bir tarihe erteleyebilir[6].

Anayasa yargısında iptal kararlarının zamansal etkisi, hukuk güvenliği ve anayasanın üstünlüğü ekseninde hassas bir noktada durmaktadır.  Bir yargı sisteminde hangi etki ağır basarsa bassın, bu etkinin doğuracağı sonuçlar açısından dengeleyici bir esnekliğin sağlanması şarttır. Belirli bir hukuk normunun iptal edilmesinin yaratacağı etkilerin sınırsızlığı düşünüldüğünde, anayasa yargıcının normla bağlı işlemlerin zamansal etkileri hususunda müdahale yetkisinin olması gerekir. Bu çerçevede Alman Anayasasının kurduğu sistem dikkate değer bir örnek teşkil eder. 1951 tarihli, Anayasa Mahkemesi Hakkında Kanun’un 78. maddesine göre Anayasaya aykırı olan bir norm, Almanya Federal Anayasa Mahkemesinin (FAYM) kararı ile “hükümsüz” hale gelecektir. Bir başka ifade ile iptal kararı prensip olarak ex-tunc etkiye sahip olup bu norma bağlı olan işlemleri de geriye dönük olarak karardan etkilenecektir[7]. Nitekim Kanun’un 79. maddesinde, anayasaya aykırı olduğu tespit edilen bir norma dayanarak verilmiş mahkûmiyet kararlarına karşı yargılanmanın yenilenmesinin mümkün olacağı belirtilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise genel olarak iptal kararının ex-tunc etkilerini esneten istisnalara da yer verilmiştir. Buna göre iptal edilen norma istinaden verilen ancak iptal edilmesi mümkün olmayan kararlara dokunulamaz; bu kararların varlıkları, FAYM’nin hükümsüzlük beyanından etkilenmeyecektir[8].

Kanun’daki bu düzenlemelere ek olarak FAYM de, ex-tunc etkinin tesirlerini gevşetecek yönde kararlara imza atmıştır. Mahkeme anayasada açıkça tanınan hükümsüzlük yaptırımının yanında, bir normun “anayasaya uygun olmadığını” basitçe deklare ettiği kararlar da verebilmektedir. FAYM’nin içtihat yolu ile yarattığı bu alternatif iptal kararı neticesinde norm iptal edilir ve bu norma bağlı işlemler karardan ileriye dönük olarak etkilenir[9]. Sonuç olarak görüldüğü üzere ex-tunc etkinin baskın olduğu Alman sisteminde gerek yasal düzenlemelerle gerekse FAYM’nin içtihatları neticesinde, hükümsüzlük yaptırımı katı bir şekilde uygulanmamaktadır.

1982 tarihli Türk Anayasasının kurduğu sistemde, Anayasanın 153. maddesi uyarınca iptal kararlarının etkisi açısından prensip olarak[10] ex-nunc sistem kabul edilmiştir. Üstelik Anayasa Mahkemesinin (AYM) iptal kararının zamansal etkilerini değiştirme hususuna yönelik yetkileri oldukça sınırlıdır. Anayasanın 153. maddesi uyarınca denetime tabi normlar, iptal kararının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar ve iptal kararları geriye yürümez. Gereken hallerde AYM iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.

Görüldüğü üzere AYM iptal kararının ileriye dönük etkisini yalnızca pro futuro olarak erteleyebilmekte, bu normun iptal edilmesinden etkilenecek eski tarihli işlemlerin akıbeti hususunda doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır. İptal kararlarının hali hazırdaki vakaları ve vatandaşların hak ve özgürlüklerini nasıl etkileyeceği yüksek yargı organları olmak üzere her vaka özelinde diğer yargı yerlerinin tutumuna bağlı olarak değişmektedir[11].

Türk anayasa yargıcının iptal kararının zamansal etkileri hususunda sahip olduğu bu kısıtlı yetki, anayasanın üstünlüğü ve hukuk güvenliği ilkeleri arasında yeterli bir dengenin sağlanmamış olduğunu göstermektedir. Öte yandan ex-nunc etkinin kabul edildiği bir başka sistem olan Fransız sisteminde, Fransız Anayasasının 61-2. maddesi uyarınca icra edilen somut norm denetimi usulü (öncelikli anayasaya uygunluk sorunu) sonucunda verilen iptal kararlarının zamansal etkileri açısından Anayasa Konseyinin yetkileri oldukça geniştir. Konseyin bu iki ilke arasındaki hassas dengenin korunması noktasında, kapsamlı bir karar alma yetkisi olduğu belirtilmektedir[12].

Anayasanın 62/2. maddesine göre, anayasaya aykırı bulunan kanun hükmü, Anayasa Konseyi kararının yayımlanmasından veya bu kararla belirtilmiş olan daha sonraki bir tarihte yürürlükten kaldırılır.  Yine bu maddeye göre Konsey, iptal edilen normun ürettiği ve sorgulanması muhtemel olan etkilerin şartlarını ve sınırlarını belirleyebilmektedir. Anayasal kural “derhal etki” olmakla birlikte, Anayasa Konseyinin müdahalesi ile iptal kararı zamansal açıdan hem ileriye hem de geriye yürüyebilmektedir.[13]. Anayasa Konseyinin bu müdahalesini çok yönlü bir müdahale olduğu belirtilmelidir. Konsey, iptal kararının zamansal etkinin kapsamını ve bundan doğacak tali sonuçları bizzat belirleyebilir ve etki her vaka özelinde çeşitlilik gösterir.

Örneğin Konsey Haziran 2010 tarihli bir kararında, seçim listelerine otomatik kayıt yasağı koyan seçim yasasının ilgili hükmünün, anayasallık blokuna dâhil olan 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi’ne, “cezaların şahsiliği” yönünden aykırı olduğuna karar vermiş ve iptal kararının Resmî Gazetede yayımlanmasıyla birlikte ilgililerin seçim listesine derhâl kaydolmaları yönünde talepte bulunabileceğine karar vermiştir[14]. Bu örnekten de görüleceği üzere Konsey iptal kararına bağlı olabilecek ikincil sonuçların akıbetine karar verebilmektedir. Eylül 2011 tarihli başka bir kararında Konsey, ceza kanununda düzenlenen ensest suçunun belirli hükümlerinin “cezaların belirliliği” ilkesi açısından anayasaya aykırı olduğunu tespit ettikten sonra, iptal kararının yayımlanmasıyla birlikte yayım tarihinde karara bağlanmamış tüm davalar için geçerli olacak şekilde normun yürürlükten kalkacağını belirtmiştir. Öte yandan bu tarihten önce nihayete ermiş kararlar açısından ise, yalnızca işlenen suçun “ensest” olma niteliğinin adli sicilden silineceği yönünde karar vermiştir[15]. Ancak işlenen kusurun ağırlığı azaldıkça iptal kararının geriye dönük olarak etkili olacağı tarih aralığı da ters orantılı olarak genişleyebilir. Örneğin, iki ve üç tekerlekli motorlu araçların kamuya açık alanlarda dolaşımını kısıtlayan ve bu kısıtlara aykırı davranan sürücülerin beş sene boyunca kamuya açık bazı yerlerde sirkülasyonuna yasak getiren cezanın “orantısız” olduğu gerekçesiyle anayasaya aykırı olduğuna karar veren Konsey, kararın nihayete ermemiş bütün yargılamalara uygulanacağını ifade etmiş ve iptal kararının yürürlüğe girmesinden önce bu hükme dayanılarak verilen cezaların infazının durdurulacağına karar vermiştir[16].

Kimi durumlarda Konsey iptal kararı sonucunda doğacak boşlukta yasayıcının gereken kanunu hazırlayabilmesi için iptal kararının yürürlüğünü ileri bir tarihe ertelerken bu süre zarfında anayasaya aykırı olan bir normun halihazırdaki vakalara uygulanmaması için gereken tedbirlere hükmedebilmektedir. Örneğin 2010 Mayıs’ında verdiği bir iptal kararında, kararın Ocak 2011’de yürürlüğe gireceğini ifade ettikten sonra, normun yürürlükte kalacağı yedi ay boyunca, akıbeti anayasaya aykırı bulunan hükümlerin uygulanmasına bağlı olan derece mahkemelerindeki yargılamaların, 1 Ocak 2011 tarihine kadar durdurulmasına karar vermiştir[17].

Konseyin çok yönlü zamansal müdahalesinin doğurduğu etkiler ise tartışmalıdır. Bir taraftan Konseyin iptal kararlarını geriye yürüdüğü vakaların seyrek ve dar kapsamlı olduğu savunulurken[18] diğer taraftan ise bu etkilerin belirsiz olduğuna dikkat çekilmektedir[19]. Gerçekten de iptal kararının geriye yürümesi hususunda Anayasa Konseyinin detaycı yaklaşımına rağmen, uygulamada, özellikle vergi hukukuna giren alanlarda öngörülmeyen bazı sonuçlar ortaya çıkmakta ve Konsey yayımladığı resmi şerhlerde, kararın etkilerini daha detaylı şekilde açıklayarak belirsizliği gidermeye çalışabilmektedir[20] Ancak resmi şerhlerin bağlayıcı bir etkisi olmadığı savunulmakta ve bu durumun “hukuki belirlilik” ilkesi yönünden eleştirilerin hedefinden kaçamadığını belirtmek gerekir[21].

Pınar Dikmen


[1] Xavier Magnon, “La modulation des effets dans le temps des décisions du juge constitutionnel”, Annuaire international de justice constitutionnelle, 27 (2011), s. 557.

[2] Korkut Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi, İstanbul: Beta, 2004, s. 285-286.

[3] Magnon, s. 557.

[4] Kanadoğlu, s. 286.

[5] Magnon, s. 558.

[6] Karşılaştırmalı hukukta anayasa yargıçlarının bu husustaki yetkileri için bkz. Venice Comission, The Role Of The Constitutional Court in The Consolidation of the Rule of Law, Bucharest, 8-10 June 1994, https://www.venice.coe.int/webforms/documents/default.aspx?pdffile=CDL-STD%281994%29010-e (05.11.2020).

[7] Olivier Jouanjan, “Les effets dans le temps des décisions de la Cour constitutionnelle fédérale d’Allemagne”, Nouveaux cahiers du Conseil constitutionnel, N° 47 (Dossier : 5 Ans de Qpc), Avril (2015), s. 91.

[8] Jouanjan, s. 92.

[9] Jouanjan, s. 92

[10] Anayasanın 152. maddesi uyarınca icra edilen somut norm denetimi çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin kararını, anayasaya aykırılık itirazında bulunan mahkemenin esas hakkındaki kararını kesinleşmeden vermesi ihtimalinde, somut norm denetimine başvuran mahkemenin iptal kararına uymak zorunda olması, nedeniyle yalnızca somut norm denetimine özgü olarak AYM kararlarının geriye yürüdüğü savunulur. Örn. bkz. Metin Kıratlı, Anayasa Yargısında Somut Norm Denetimi: İtiraz Yolu, Ankara: AÜSBF, 1966, s. 180 vd.

[11] Bu hususta oldukça detaylı bir çalışma için bkz. Özen Ülgen, Anayasa Yargısında İptal Kararlarının Etkileri, İstanbul: On İki Levha, 2016.

[12] Ülgen, s. 25.

[13] Rousseau, Dominique, Julien Bonnet ve Pierre-Yves Gahdoun, Droit du contentieux constitutionnel, 11e édition, LGDJ, s. 355.

[14] Décision n° 2010-6/7 QPC du 11 juin 2010, para. 6.

[15] Décision n° 2011-163 QPC du 16 septembre 2011, para. 6.

[16] Décision n° 2013-318 QPC du 7 juin 2013, para. 21.

[17] Décision n° 2010-1 QPC du 28 mai 2010, para. 12. Ayrıca bkz. Décision n° 2010-83 QPC du 13 janvier 2011.

[18] Corinne Luquiens, “L’aménagement des effets des décisions d’inconstitutionnalité dans la jurisprudence du Conseil constitutionnel en France”, La Sécurité juridique, 8e congrès de l’ACCF, s. 178-179.

[19] Dominique Villemot, “Les décisions QPC ont-elles un effet rétroactif ?”Fiscal contentieux, FR 26/17 (2017), s. 12-13.

[20] Décision n° 2017-629 QPC du 19 mai 2017; Commentaire de la Décision n° 2016-629 QPC du 19 mai 2017

[21] Villemot, s. 13.

Bu yazı Kamu Hukuku Yazıları kategorisine gönderilmiş ve ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.