“Küresel Güvenlik” Kanunu: Çölde bir serap…

“Küresel Güvenlik” Kanunu: Çölde bir serap…[1]

Arş. Gör. Göksu IŞIK[2]

Kolluk kuvvetlerinin kimliğini fiziksel veya zihinsel bütünlüklerine zarar verme amacıyla kötü niyetli olarak ifşa etme suçuyla gündeme gelen “Küresel Güvenlik” Kanunu, 25 Mayıs 2021 tarihinde kabul edilmiştir. Kanunu gündeme getiren bu ve diğer birkaç hüküm Anayasa Konseyi tarafından anayasaya aykırı bulunmuştur[3], fakat kanunun yarattığı asıl problematik bu maddenin de ötesindedir. “Küresel Güvenlik” Kanunu aslında Fransa’da ve dünyada son 30 yıldır yaşanan gelişmelerin geldiği noktayı yansıtmakta ve büyük bir resmin küçük bir parçasını oluşturmaktadır. Kanunun tümüne ve ifşa suçu maddesine ilişkin tepkiler[4] ve bu tepkilerin Anayasa Konseyi nezdinde kısmen cevap bulması olumlu olarak nitelendirilebilecekken büyük resmi görebilmek açısından teklif ve kanunla ilgili hukuk profesörlerinin yorumlarının ve kanunun içeriğinin incelenmesinde yarar vardır.

20 Ekim 2020 tarihinde hızlandırılmış usulle görüşülmek üzere meclis çoğunluğu tarafından meclise iletilen teklifin ilk adı “Küresel Güvenlik” Kanunu’dur. Teklifte başrolü oynayan milletvekillerinden biri olan emekli polis Jean-Michel Fauvergue, “küresel güvenlik” kavramının 2018 yılında kendisinin hazırlamış olduğu rapor nezdinde[5] ele alındığını ileri sürmektedir. Elbette öncelikle emekli bir polisin, polis yetkilerini genişleten bir kanuna önayak olması birtakım soruları da beraberinde getirmektedir[6]. Fakat teklif, görüşme ve kanunun son halinin içeriğine ilişkin sorunlar bununla sınırlı kalamamaktadır.

Des centaines de manifestations ont défilé à Paris contre le projet de loi sur la «sécurité globale», le 17 novembre 2020.
Fotoğraf: AP Photo/Michel Euler 17 Kasım 2020

Eleştiriler daha kanunun teklif aşamasından itibaren başlamaktadır. Teklifin hızlandırılmış usulle görüşülmesinin bir sonucu olarak Danıştay’ın danışma görüşünün alınmadığı gibi, görüşlerini almakta yarar bulunabilecek Commission nationale consultative des droits de l’Homme (Ulusal İnsan Hakları Danışma Komisyonu) veya Défenseur des droits (Hakların Savunucusu) gibi otoritelere de danışılmadığı görülmektedir[7]. Mecliste yaşanan tartışmaların da yüzeysel ve kapsamsız olduğu, güvenliğe vurgu yapan yaklaşımların öne çıktığı bir siyasi tercihin söz konusu olması üzerinde yeterince durulmadığı ve güvenlik söz konusu olduğunda kanun yapım sürecinin yalnızca bir oy verme işlemine dönüştüğü gözlemlenmektedir. Polisi kolladığı hükümet tarafından da inkâr edilemeyen teklifin asıl amacının, teknik olarak mümkün olanı hukuki olarak yapılabilir hale getirmek olduğu ileri sürülmüştür[8].

Mecliste 4 gün tartışılan teklif Senato’ya iletilmiş ve 18 Mart 2021 tarihinde yapılan oylama sonucunda Senato’nun birtakım değişiklik önerilerinde bulunduğu görülmüştür. Bu önerilerden bir tanesi de teklifin adına ilişkindir. Öncelikle Özgürlüklerin Korunmasına Yönelik Güvenliğe İlişkin Yeni Bir Pakt Öngören Kanun şekline getirilen başlık son olarak Özgürlükleri Koruyan Küresel Güvenlik Kanunu olmuştur. Özgürlükler işin içine katılmak istense de içerikte çok büyük bir değişiklik görülmemiş ve vazgeçilemeyen kavramın “güvenlik” olduğu gözlemlenmiştir[9]. Bu nedenle teklif ve kanun kapsamında karşımıza çıkan iki önemli kavram, genel siyasi yönelim ile polisin yetkilerinin artırılması açısından öncelikle güvenlik kavramı, daha sonra da maddelerin içeriğinden ileri gelen gözetim kavramı olmaktadır.

Güvenlik

Kanun teklifinin gerekçesine ülkenin son yıllarda gündeminde olan siyasi tercihle ilgili ipuçları verilerek başlanmaktadır. Başta 14 Kasım 2015’te başlayan ve 2 yıl süren olağanüstü hali olağanlaştıran 30 Ekim 2017 tarihli kanunun kabul edilmesi olmak üzere teklifi sunan çoğunluğun güvenliği öncelemek amacıyla attığı adımlar belirtilmektedir[10]. Küresel güvenlik dışında gerekçede göze çarpan en belirgin terimin “güvenliğin sürekliliği” olarak çevirebileceğimiz continuum de sécurité terimi olduğu görülmektedir. Bu kavramın da bir yandan kamusal alanları gözetlemekle görevli kişilerin sürekli varlığı, diğer yandan da güvenlik güçleri arasında sürekli bir birliktelik bulunması anlamına geldiği belirtilmektedir[11]. “Küresel güvenlik” de Prof. Christine Lazerges’e göre ideolojik bir tercih olarak karşımıza çıkmaktadır[12].

“Küresel güvenlik” kavramının, yukarıda bahsedilen 2018 tarihli raporda ilk defa ileri sürüldüğü ve kanunlarda da ilk defa “Küresel Güvenlik” Kanunu ile yer aldığı gözlemlenmektedir[13]. Raporda yapılan tanıma göre küresel güvenlik, herkesin, ortak amaç için seferber edildikleri bir sistemin yaratılması ve uygulanmasına katılması fikridir[14]. Burada çok da eski olmayan bir kavramın, ne ilk ne son olarak kullanıldığı ve neoliberal dünyanın eğilimlerini özel olarak bir kanun nezdinde yansıttığı gözlemlenmektedir. Güvenliğe yapılan bu vurgunun temelinde ne vardır diye sorduğumuzda ise Prof. Olivier Cahn’ın konuyla ilgili çalışmaları önem taşımaktadır.

Cahn, “Küresel güvenlik” kavramını açıklarken Berlin Duvarı’nın yıkılmasına ve soğuk savaşın sonuna gitmekte ve kavramın otuz yıldır gündemde olduğunu vurgulamaktadır. Fukuyama’nın 1992 yılında yayınlanan Tarihin Sonu ve Son İnsan kitabına tepki olarak askeri güçlere yakın neo-muhafazakar Amerikan çevrelerin, özellikle bütçedeki paylarını kaybetmemek için güvenlik kavramını ileri sürmeye çalıştığını gözlemlemektedir. İki bloklu dünya artık tarafların yalnızca devletler olmadığı birçok kutuptan oluşmakta, bu kutuplar da yeni ve modern tehditler ortaya çıkarmaktadır. Bu küresel ve dağınık tehditlerle klasik yöntemlerle mücadele edilemeyeceği için de bir “ulusal güvenlik doktrini” inşa edilmiş, Devletin güvenliği kavramı küreselleşmiş, ulusal-uluslararası güvenlik, ceza hukuku-insancıl hukuk, suçlu-düşman kavramlarının birbirine girdiği ve geleneksel savaş kavramının boyut değiştirdiği bir döneme girilmiştir. 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında bu politikanın Amerika’dan dünyanın birçok bölgesine de yayıldığı görülmüş ve Fransa da bundan payını almıştır[15]. “Küresel Güvenlik” Kanunu bu aşamalardan yalnızca birini oluşturmaktadır.

Teklifin ve kanunun içeriğine geldiğimizde güvenlik bağlamında en çok dikkat çeken değişikliklerin belediye zabıtalarının ve özel güvenlik görevlilerinin yetkilerinin artırılması konusunda olduğu görülmektedir. Polisin dış kontrolü sağlayan bir otoriteye bağlı olması ve kendi kendini yönetmemesinin Hukuk Devleti ile Polis Devleti’ni birbirinden ayırmaya yaradığını söyleyen Prof. Carré Malberg’e atıf yapan Cahn, son yıllarda bu dengenin değiştiğini ileri sürmektedir. Adli mekanizmalar ile polis arasındaki ilişkinin pratikte işleyişinde yaşanan sorunları ve siyasi gücün polise bağımlı hale gelmesini sorunun kaynağında gören Cahn, “Küresel Güvenlik” Kanunu’nu da bu akımın bir parçası olarak değerlendirmektedir[16].

Güvenlik başlığı altında kanunun içeriğine ilişkin ele alınabilecek en önemli noktalardan biri, belediye zabıtalarının ve özel güvenlik görevlilerinin kolluk yetkileriyle donatılmasıdır. 165.000 özel güvenlik görevlisinin “güvenlileştirme”[17] sürecinde çeşitli görevlerde kullanılacağını ileri süren teklif, bu sektörün kolluk kuvvetinin vazgeçilmez bir parçası olduğunu ileri sürmektedir. Bu bağlamda en problematik hükümlerin, özel güvenlik görevlilerinin belli koşullarda elle yoklama yetkilerinin valilikten izin çıkarılmadan genel bir şekilde kullanılabilecek olması ile[18] silah taşıma yetkilerinin ve kamusal alanların gözetiminde sahip oldukları rollerin artırılmasına ilişkin olduğu belirtilmektedir[19]. Bu husustaki genel eleştiri, İnsan ve Yurttaşlık Hakları Bildirgesi md. 12 temelinde, hakları korumak için gerekli olan kamu gücünün herkesin yararı için kurulması ve özel çıkarlardan bağımsız olarak kullanılması gerektiği[20] argümanına dayanarak yapılmaktadır[21].

Bunun dışında belediye zabıtalarının bazı suçların tespiti konusunda sahip olduğu yetkilerin artırılması söz konusudur. Böylece, İçişleri Bakanlığı nezdinde tutulan birtakım belgelere ulaşımlarının mümkün olması ve bu durumun da yetkilerin devredilmesi anlamına gelebilmesi eleştiri konusu yapılacaktır. Ayrıca vatandaşlar nezdinde hangi güvenlik gücünün ne yetkisi olduğu konusunda yaratılacak güvensizliğin de altı çizilmektedir[22]. Belediye başkanına bağlı çalışan belediye zabıtalarının adli polis yetkilerini kullanacak şekilde kontrol ve gözetim yetkisinin olması, vatandaşların kanun önünde eşitliği ilkesine de aykırı olarak nitelendirilmektedir[23]. Buna karşılık, Anayasa Konseyi’nin başta belirtilen kararında, belediye zabıtasına verilen adli polis yetkilerinin sansürlendiği gözlemlenmektedir. Konsey, adli bir kontrol mekanizmasına ve adli süreçle denk güvencelere sahip olmayan belediye zabıtalarına bir suç işlenmesine ilişkin olarak verilmiş olan adli polis yetkilerini içeren md. 1’i anayasaya aykırı bulmuştur[24].

Gözetim

Özel olarak, kanun kapsamında artırılan tüm kolluk yetkilerinin toplum üzerinde bir kontrol ve gözetim sağlama amacı taşıdığı görülmektedir. Yalnızca güvenlik güçlerinin değil, toplumun da birbirini kontrol ettiği bir akımın yansımasının söz konusu olduğu, bunun da Devletin bireyler üzerinde ve bireylerin kendi aralarında gerçekleştirdiği gözetimi artırmak, fakat bireylerin devlet üzerindeki denetimini azaltmak yönünde gelişmeler yaşanmasına sebep olduğu ileri sürülmektedir[25].

Bu bağlamda güvenlik güçlerinin yaya halindeyken kamerayla kayıt yapabilmesi, insansız hava araçlarıyla ve ulaşım araçlarıyla da aynı şekilde kamera kaydı alınabilmesi, bu kayıtların yüz tanıma özelliğine sahip olabilmesi ve tüm bu tedbirlerin artırılan gözetimle orantılı garantileri içermemesi dolayısıyla eleştirilecek birçok hüküm bulunmaktadır[26].

İnsansız hava araçlarıyla yapılan kontrolün belediye zabıtaları tarafından sürekli ve genel bir takip olabilecek şekilde gerçekleştirilebilecek olması ile bu araçların yükseklik ve hareketlilik özellikleri dolayısıyla çok sayıda bireyin görüntülerini kaydedebilecek olmalarının özel hayata müdahale teşkil ettiği açıktır. Nitekim Anayasa Konseyi de takibin süre, alan ve kullanılacak araç limiti bakımından yeterli güvenceler içermemesi dolayısıyla müdahaleyi orantısız bularak bu hükmü anayasaya aykırı olarak nitelendirmiştir[27]. Keza, Danıştay da Covid-19 önlemleri konusunda 18 Mayıs 2020 tarihinde verdiği bir kararda, bireylerin denetlenmesi amacıyla insansız hava araçlarının kullanılmasını, özel hayata saygı hakkına açık ve ağır bir müdahale olarak nitelendirmiş ve yasaklamıştır[28]. Bu kararın üzerine benzer bir hükmün kabul edilmiş olması da eleştiri konusu yapılmıştır[29].

Ulaşım araçları tarafından yapılacak kamera kaydı konusunda da dolaşım halindeki araçların halka açık alanları görebilecek şekilde görüntü alabilecekleri sistemlerin deneysel olarak kullanılmaya başlanması söz konusudur[30]. Kayıtların bir süre sonra silinecek olması ve kişisel verilerin korunması mevzuatına tabi olması ile halkın kameraların varlığı konusunda bilgilendirilecek olması, bu önlemin Anayasa Konseyi tarafından anayasaya uygun bulunmasına sebep olmuştur[31]. Fakat bu sistemin “deneysel” olarak uygulanmaya konulacak olması, ulaşımı sağlayan kurumların teknik donanım için birçok harcamada bulunduktan sonra tüm bunları boşuna yapmış olabilecekleri sorusunu uyandırmaktadır[32]. Bunun dışında benzer bir sistemin ulaşım araçları içerisinde ve duraklarda daha önce de bulunduğu, fakat örneğin Paris’teki otobüs sayısını, mesai saatleri içinde bir alandan üç dakikada bir otobüs geçebildiğini ve otobüslerin işlediği süre boyunca devam eden bir gözetimin söz konusu olabileceği göz önünde bulundurulduğunda[33] yapılan değişikliğin önemi görülebilecektir.

Kitlesel bir izleme ve gözetime sebep olabilecek başka önlemler de bulunmakla birlikte eleştirilerin hedefinde bulunan bir diğer önemli düzenleme ise ceza indiriminden yararlanmaya ilişkin yapılan değişikliklerdir. Öncelikle 21 Haziran 2016 tarihli kanunla terör suçlarını bu kapsamdan çıkaran bir düzenleme getirildiğini hatırlatmak gerekmektedir[34]. Bu düzenleme, “Küresel Güvenlik” Kanunu’yla kamu gücünü kullanan kişilere karşı işlenen tüm suçları kapsayacak şekilde genişletilmiş, böylece kanun önünde eşitlik, orantılılık, cezaların bireyselliği, hâkimin takdir yetkisi gibi birçok anayasal ilkeye ilişkin sorun teşkil edebilecek hale gelmiştir[35]. Aslında, protestocunun memnuniyetsiz bir vatandaş değil de düşman konumuna konulması anlamına gelen bu hüküm, polisle tartışmaya giren bir vatandaşın terör suçları için öngörülen kurallara tabi olmayı da göze alması gerektiğini simgelemektedir[36].

Anayasa Konseyi tarafından anayasaya aykırı bulunan kolluk kuvvetlerinin kimliğini fiziksel veya zihinsel bütünlüğe zarar verme amacıyla kötü niyetli olarak ifşa etme suçu özelinde ise aslında kötü niyetin varsayılması üzerinden icra başlangıcından önce yaptırım uygulanması pratiğinin desteklediği görülmektedir[37]. Bu hükmün, kolluk kuvvetlerini koruyan yeterince suç varken[38] bu kapsamı artırarak protestocuları sokağa çıkmaktan alıkoymayı[39] ve bireylere sürekli takip altında oldukları hissini vererek toplumu kontrol altında tutmayı amaçladığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Sonuç

Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanı, 8 Nisan 2014 tarihinde verdiği meşhur Digital Rights Ireland Ltd. kararında, kişisel verilerin korunması ve özel hayatın gizliliği hakkına aykırı olması dolayısıyla sürekli izleniyor olma duygusunun ve sınırsız bir takibin mümkün olmadığına hükmetmişti[40]. Sonrasında 2016 yılında verdiği Tele2 Sverige AB kararında ise yine zaman, amaç veya kişi sınırlaması olmadan yapılan izlemelerin kişisel verilerin genel ve sınırsız bir şekilde kullanılması anlamına geleceğini ele almıştı[41]. Bu kararlar, AB üye ülkeleri açısından önem taşısa da son yıllarda çıkarılan mevzuatlarda güvenliğin altının inkâr edilemez şekilde çiziliyor olduğu görülmektedir. AB kapsamında da 2020-2025 yılları için 24 Temmuz 2020 tarihinde Komisyon tarafından hazırlanmış olan “Güvenlik Birliği” stratejisine ilişkin bildiride belirtildiği üzere bir “güvenlik alanı” yaratmanın gerekliliği vurgulanmaktadır[42]. Bu bildirinin “güvenliğin temel hakları da koruduğu”[43] vurgusunun “Küresel Güvenlik” Kanunu’nun son adının “Özgürlükleri Koruyan Küresel Güvenlik Kanunu” olmasıyla bağlantılı olduğu gözden kaçmamalıdır. Bu yaklaşımın, 11 Eylül saldırıları sonrası dönemin Birleşik Krallık başbakanı Tony Blair’in “terör eylemleri tehdidi altında yaşamamaktan daha büyük bir özgürlük yoktur[44] lafıyla ve sosyal sözleşme teorilerinin temellerinden olan “birinin özgürlüğü herkesin güvenliğine dayanır”[45] fikriyle olan yakınlığı, bugün özgürlükleri korumanın güvenliğin korunması için bir araç haline geldiğini göstermektedir. Bu değişim ancak Prof. Olivier Cahn’ın yukarıda bahsedilen küresel güvenlik doktrininin temelleri olarak verdiği örnekler ile açıklanabilmekte, Fransa da bu doktrini somut olarak uyguladığını “Küresel Güvenlik” Kanunu ile açıkça göstermektedir. Bu kapsamda, asıl sebebin özgürlüklerin korunması için güvenliğin ve gözetim toplumunun gerekli olduğu inancını yaratmak olduğu ve bu nedenle de kanunun aslında çölde bir seraba benzediği yorumu kendini doğrulamaktadır.


[1] Prof. Cristine Lazerges’in Sécurité globale, de quel droit? isimli, söz konusu kanun teklifinin incelenmesini konu alan filmde kanunu özetlediği ifadeye (une loi mirage) atıf yapılmaktadır. Bkz. Karine Parrot & Stéphane Elmadjian, « Sécurité globale, de quel droit? », <https://kparrot.gitlab.io/securite-globale-de-quel-droit/>, Erişim tarihi: 25.07.2021.

[2] Göksu Işık yüksek lisansını insan hakları alanında Strasbourg Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Doktorasına insan hakları ve terörizm alanında Strasbourg Üniversitesi’nde devam etmektedir. Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı’nda görev yapmaktadır.

[3] Pınar Dikmen, “Görev halindeki kolluk kuvvetlerinin kimliğini kötü niyetli olarak ifşa etme suçu Anayasa Konseyi tarafından anayasaya aykırı bulundu”, Publicisteturc, 22.05.2021, <https://publicisteturc.org/gorev-halindeki-kolluk-kuvvetlerinin-kimligini-kotu-niyetli-olarak-ifsa-etme-sucu-anayasa-konseyi-tarafindan-anayasaya-aykiri-bulundu/>, Erişim tarihi: 26.07.2021.

[4] Birleşmiş Milletler, Mandat de la Rapporteuse spéciale sur la promotion et la protection des droits de l’homme et des libertés fondamentales dans la lutte antiterroriste, de la Rapporteuse spéciale sur la promotion et la protection du droit à la liberté d’opinion et d’expression et du Rapporteur spécial sur le droit de réunion pacifique et la liberté d’association, 12 novembre 2020, <https://spcommreports.ohchr.org/TMResultsBase/DownLoadPublicCommunicationFile?gId=25705>, Erişim tarihi: 27.07.2021; Défenseur des droits, Avis 20-05, 3 novembre 2020; Commission nationale consultative des droits de l’Homme (CNCDH), Avis 2020-16 sur la proposition de loi relative à la sécurité globale, 26 novembre 2020; Amnesty International, France : La loi « sécurité globale » définitivement adoptée par le Parlement, 22 avril 2021; Amnesty International, Observations sur la loi pour une sécurité globale préservant les libertés, 26 avril 2021.

[5] Jean-Michel Fauvergue & Alice Thourot, D’un continuum de sécurité vers une sécurité globale, Rapport de la mission parlementaire, Septembre 2018.

[6] Cristophe-Cécil Garnier, « Loi Sécurité globale: Le petit cadeau du député retraité de la poliçe aux retraités de la police », Streetpress, 4 décembre 2020, <https://www.streetpress.com/sujet/1607008993-loi-securite-globale-petit-cadeau-depute-retraite-police-retraites-fauvergue-article-conflit-interets>, Erişim tarihi: 26.07.2021.

[7] Défenseur des droits, Avis 20-06, 17 novembre 2020, 2.

[8] Bkz. Prof. Olivier Cahn ve Prof. Néo Wagener’in Sécurité globale, de quel droit? filmindeki değerlendirmeleri.

[9] Amnesty International, Proposition de loi de « Sécurité globale » : où en est-on ?, 25 mars 2021, <https://www.amnesty.fr/liberte-d-expression/actualites/proposition-de-loi-securite-globale-six-questions-pour-comprendre>, Erişim tarihi: 25.07.2021.

[10] 3452 s. Kanun Teklifi, < https://www.assemblee-nationale.fr/dyn/15/textes/l15b3452_proposition-loi>, Erişim tarihi: 26.07.2021.

[11] Bkz. Prof. Raphaële Parizot’un Sécurité globale, de quel droit? filmindeki değerlendirmeleri.

[12] Sécurité globale, de quel droit? filmindeki röportaja atıf yapılmıştır.

[13] Prof. Raphaële Parizot’un Sécurité globale, de quel droit? filmindeki değerlendirmelerine atıf yapılmıştır.

[14] Jean-Michel Fauvergue & Alice Thourot, op. cit., s. 3 : « l’idée d’une participation de tous à la construction et à la mise en œuvre d’un dispositif où chacun est mobilisé en vue de l’objectif commun ».

[15] Olivier Cahn, « Le droit de l’ennemi. Construction d’un droit de la sécurité national », 12 mars 2021, Université d’Été SAF/SM/SNJ, <http://lesaf.org/wp-content/uploads/2021/03/Olivier-CAHN-Le-droit-de-lennemi.pdf>, Erişim tarihi: 26.07.2021.

[16] Acta, « La sécurité globale : vers un État policier ? », Entretien avec Karine Parrot et Olivier Cahn, 23 avril 2021, <https://acta.zone/loi-securite-globale-une-loi-cadeau-pour-la-police/>, Erişim tarihi : 26.07.2021.

[17] « sécurisation ».

[18] CNCDH, Avis 2020-16, 26 novembre 2020, §10.

[19] Karine Parrot, Olivier Cahn, Lucie Cluzel & Noé Wagener, “La sécurité globale, nouvelle étape du durcissement autoritaire”, Contretemps Revue de Critique communiste, 29 mars 2021, <https://www.contretemps.eu/loi-securite-globale-autoritarisme-repression/>, Erişim tarihi: 25.07.2021.

[20] Fransız Anayasa Konseyi, Décision no 2011-625 DC, 10 mars 2011.

[21] Aurélien Antoine, Olivier Cahn & Thomas Perroud, « Loi ‘sécurité globale’ : vers une privatisation de la sécurité publique ? », Analyse Opinion Critique, 1 mars 2021, <https://aoc.media/analyse/2021/02/28/loi-securite-globale-vers-une-privatisation-de-la-securite-publique/>, Erişim tarihi: 25.07.2021.

[22] CNCDH, Avis 2020-16, 26 novembre 2020, §6.

[23] Ibid., §7.

[24] Fransız Anayasa Konseyi, Décision no 2021-817 DC, 20 mai 2021, §12.

[25] Marie Astier, “Entretien avec Vanessa Codaccioni”, Reporterre, 16 janvier 2021, <https://reporterre.net/Vanessa-Codaccioni-L-Etat-nous-pousse-a-agir-comme-la-police>, Erişim tarihi: 25.07.2021.

[26] CNCDH, Avis 2020-16, 26 novembre 2020, §22-24.

[27] Fransız Anayasa Konseyi, Décision no 2021-817 DC, 20 mai 2021, §141.

[28] Fransız Danıştayı, Décision nos 440442, 440445, 18 mai 2020.

[29] CNCDH, Avis 2020-16, 26 novembre 2020, §20.

[30] Loi no 2021-646, 25 mai 2021, JORF no 0120, 26 mai 2021, md. 61.

[31] Fransız Anayasa Konseyi, Décision no 2021-817 DC, 20 mai 2021, §173.

[32] Bkz. Prof. Olivier Cahn’ın Sécurité globale, de quel droit? filmindeki değerlendirmeleri.

[33] Bkz. MC Ludivine Richefeu’nün Sécurité globale, de quel droit? filmindeki değerlendirmeleri.

[34] Loi no 2016-819 du 21 juin 2016, JORF no 0144, 22 juin 2016; Code de la procédure pénale, art. 721-1-1.

[35] Défenseur des droits, Avis 20-06, 17 novembre 2020, s. 9.

[36] Bkz. Prof. Olivier Cahn’ın Sécurité globale, de quel droit? filmindeki değerlendirmeleri.

[37] Bkz. Prof. Raphaële Parizot’un Sécurité globale, de quel droit? filmindeki değerlendirmeleri.

[38] Amnesty International, Proposition…, loc. cit.; Défenseur des droits, Avis 20-06, 17 novembre 2020, s. 6.

[39] CNCDH, Avis 2020-16, 26 novembre 2020, §22.

[40] AB, 8 Nisan 2014, Arrêt de la Cour de Justice (Grande Chambre), C-293/12 et C-594/12.

[41] AB, 21 Aralık 2016, Arrêt de la Cour de Justice (Grande Chambre), C-203/15 et C-698/15.

[42] AB, 24 Temmuz 2020, Communication de la Commission relative à la stratégie de l’UE pour l’union de la sécurité, COM(2020)605final, p. 21.

[43] Ibid., s. 1, 34.

[44]There is no greater civil liberty than to live free from terrorist attacks”. Telegraph, 24 Şubat 2005, <https://www.telegraph.co.uk/news/uknews/1484284/We-must-put-safety-before-liberty-says-Blair.html>, Erişim Tarihi: 27.07.22021.

[45] Pierre Lascoumes, Pierrette Poncela & LENOËL Pierre Lenoël, Au nom de l’ordre. Une histoire politique du code pénal, Hachette, 1989, s. 8-12.

Bu yazı Kamu Hukuku Yazıları kategorisine gönderilmiş ve , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.